TAKSAV FESTİVALİNDE YAPILAN “TİYATROLARIN ÖRGÜTLENMESİ 2” İSİMLİ PANEL İLE İLGİLİ BİRKAÇ MALUMAT.
Tiyatroların örgütlenmesi–2 panelinde yapılan konuşmalarla ilgili şimdiye değin herhangi bir şey söylemedim. Gerekli tepkiyi Amatör Tiyatrolar Birliği adına zaten göstermiştik.
Süreci germek gibi bir düşüncem yok. Deşifrelenmiş toplantı metninin bana ulaşmasına rağmen şimdiye değin herhangi bir açıklamada bulunmamamın nedeni de budur.
Ancak son günlerde, Aydın festivalimiz üzerinden yazdığım yazıya binaen (www.ozgurtiyatro.org) Ömer F. Kurhan, birinci yazısında anlayamadığım bir yaklaşım geliştirmişti. “Yeri gelmişken bir parantez açarak, sansür ya da ifade özgürlüğünün engellenmesi iddiası karşısında, Özgür Tiyatro’dan Özgür Başkaya’nın İATP-G sitesinde de yayımlanan “4. AYDIN TİYATRO-DRAMA GÜNLERİ–2008” [5] yazısının hiçbir şekilde olgusal bir yanıt içermediğini belirtmek gerekir. (http://www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=212). Olgusal bir yanıt yaklaşımı çabası yoktu ki böyle bir söz edilsin.Yazım, coşkulu olmasına çalıştığım, tiyatro buluşmasının anlatımıydı.
İkincisinde ise sözlerinde daha dikkatli olduğunu düşündüğüm (http://www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=217) (Özgür Sahne ile Özgür Tiyatroyu karıştırması dışında) Ömer F. Kurhan’ın, açıklamalarda bulunmam gerekliliği üzerinden haklı beklentilerine, açıklık getirmeye çalışacağım.(İnsanların kanaatleri ise ister değişir, ister değişmez.)
3. Aydın festivalinde “Yeni Kapı Tiyatrosu” şenlik komitesinin kararıyla programa dahil edilmemiştir. Bu durum Orçun Masatçının söylediği gibi “Enternasyonal” üzerinden değildir. Bununla ilgili ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmalar Şenlik ve Aydın ilindeki siyasi ve toplumsal dengelerle ilgilidir. Tartışmalar mail ve telefon trafiğiyle günlerce sürmüştür.
3.Aydın buluşması için İzmir’de bir de toplantı yapılmıştır. Bu toplantıya İzmir’den katılması beklenen Orçun Masatçı ve Hamit Demir katılmamıştır. (Gerçi laf aramızda neden İzmir’e gittik anlayamıyorum. İzmir toplantısında İstanbul, Ankara, Aydın, Muğla vardı da bir İzmirliler yoktu.) Yeni Kapı grubundan bir arkadaş neredeyse bitecekken toplantıya gelmiştir. Toplantıda Amatör Tiyatrolar Birliği Aydın temsilcisi Hüsnü Ertung, Aydın’daki toplumsal dengelere işaret etmiş ve Yeni Kapı Tiyatrosunun buluşmaya katılımının uygun görülmediğini, Aydın’da şenlik komitesinin kararıyla açıklamıştır.
Şenliklerin katılım koşullarını onun için emek veren kişiler belirlerler. Yürütücüleri vardır. Katılım kararlarını, doğru ya da yanlışta bulsak yürütücüler belirler. Katılan grupların kişi sayısından tutunda, ekonomik, kültürel, politik vb. değerlendirmeler yapılarak katılımcı gruplar belirlenir. Aydın’daki yürütücüde “Ay Kar Yay Aydın Tiyatrodur.” Bu Taksav’da da böyledir, Aydında da böyledir, Antakya’da yapacak olduğumuz buluşma da bizim için böyle olacaktır.
Alternatif şenlik düşünceleri elbette bizim birlikteliğimizde ve çeşitli platformlarda tartışılabilir, tartışılmalıdır…
Toplumsal dinamikleri o kentte yaşayan insanlar bilirler. Onların kararlarına saygılı olmamız gerektiğini düşünürüm. Anadolu’nun haklılığına açık çek verdiğim için değil, onlar orada yaşamaya devam edecekler bizler ise kirlenmiş büyük köylerimize döneceğiz. Onlar bir önceki seneyi kendi kentlerinde yaşamışlar, hâlbuki biz senede bir kereliğine gidiyoruz.
Olay, Aydın’da oluşabilecek siyasi ve sanatsal sorunlara karşı tiyatronun-festivalin kendisini korumasından başka bir şey değildir. Kararın nedenlerini sansür olarak değerlendirmek Aydın’da bu işi yürütmeyi sürdüren tiyatro emekçilerine ve festival yöneticilerine saygısızlık olur. Kaldı ki bu sansür iddialarını asla kabul etmediklerini (ki başından beri bu işe gönül vermiş ben de asla etmem) İzmir’de yapılan toplantıda açıklamışlardır. Benim yaptığım ise sadece bunun duyurusu olmuştur.
Yani yukarıda anlattığım nedenlerle, Orçun Masatçının söylediği “Biz o festivali düzenleyen kuruma bunun bir sansür olduğunu hatırlattığımızda Özgür Başkaya, Mehmet Esatoğlu, Selim Kalıç ve Hüsnü Ertung demişlerdir ki, “Evet, bu bir sansürdür. Olabilir. Ama bu festivalin karar verebileceği bir karardır. Biz bu oyunun festival kapsamında sergilenmesine izin vermeyeceğiz.” (http://www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=196) gibi bir süreç kabul edilemez.
Orçun Masatçının panelin son bölümünde Yasin Yürekli arkadaşımızın sorusu üzerine sarf ettiği sözler ise, soruyu soran arkadaşımız ve birçok devrimci sanatçı için sanırım şaşırtıcı olmuş. “Az önceki söylemim de yanlış anlaşıldı. Biz elbette ki Talat Halman’a da ödül verilmesine sıcak bakmayız, Alparslan Türkeş’e de. Ama bu bizim festivalden çekilmemiz için bir sebep olamaz”. ( http://www.iatp-web.org/headline.asp?act=view&hid=196* Üstteki web adresi) Şaşırmışlar! Çünkü orada bulunanların siz hangi koşullarda çekilirsiniz? Bu söylediğinizden daha beter bir şey var mı? diye sormamaları, şaşkınlıklarının belirtisi olsa gerek!
Daha az şaşılacak bir şey ise “Özgür’ü iyi tanırım. Ne yapıp ne yapmadığını senden daha iyi bildiğimi düşünüyorum.” sözleridir.
Benim ne yapıp ne yapmamak istediğimi, yıllarca benimle çalışan öğrencimden daha iyi bildiğini iddia edebilmesidir! Ve paneldeki arkadaşımızdan beni daha iyi tanımadığına, ben en azından tarihsel ve tiyatrâl olarak şahidim!
Yukarıdaki anekdotlarda “bizce var olan” sıkıntıların kaynağında yatanları araştırmak gerekir. Yeni Kapı Tiyatrosu solda ve hatta örgütlü solda çalışmalar yapan bir kuruluştur. Kırgınlıkları (Aydın üzerinden) , kızgınlıkları (Taksav sürecinden) ve her ikisini de tiyatroların örgütlenmeleri süreçlerinden anlamaya çalışıyorum. Ancak bu gerçeklere ve kendi doğrularımıza olan sevgimizden daha üstün kılınamaz..
Benim bilindiğini düşündüğüm kişisel tavrım bellidir. “Sahnede işlenecek suç olamaz”.
Bizim yıllar önce Sincan’daki tankların geçtiği sırada gözaltına alınan, radikal İslamcı olarak adlandırılabilecek insanlar için basın açıklaması yaptığımız (Ki o zamanki tiyatro çevremizden(Ankara) hiçbir destek gelmemiştir.)ve düşünceleri nedeniyle sahneden kimsenin alınmaması gerektiğine ilişkin tavrımız ortadadır. Birçok tiyatroya uygulanan baskıdan-sansürden sonra verdiğimiz tepkiler ortadadır. Bizim özgürlükçü bakışımız ortadadır. Kaldı ki dünya görüşü bizimkine yakın (ben öyle düşünüyorum.) bir tiyatro topluluğuna böyle bir uygulamayı niye yapalım. Ben bir şekilde Aydın ilinin bunu kaldırıp kaldırmayacağını Hüsnü Ertung ile ve kaldıramadığına kanaat getirince de bu konuya daha nesnel bakmaları hakkında Orçun Masatçı ve diğer arkadaşlarla defalarca konuştum.
Tiyatroların örgütlenmeleri konusunda önemli sorunlar bulunmaktadır. Bunlara bakıştaki kriterler farklılaşabilir. Benim Taksav sürecindeki tepkisel tavrım bilindiği gibi “emek” ödülü üzerinden, festivalin danışma kuruluna ve yöneticilerine olmuştur. Bu nedenle Aydın Buluşmalarımızla bunu değerlendirmek sağlıklı değildir. “Hem sansürcüsün hem de antifaşizmin temsilciliğine adaysın” türünden mesnetsiz ve bu kadar açık dillendirilmeyen yaklaşımların, kafaları karıştırmak ve suyu bulandırıp derinleri göstermemek dışında herhangi bir nosyonu bulunmayacağı da ortadadır.
Taksav festivalinin önemini bildiğimiz için yıllarca içinde bulunduk. Birlikte var ettik. Destekledik, destek aldık. Ancak Sn. Talat S. Halman’a verilen “emek” ödülü bizim için kabul edilemez. Bu nedenle bu tutumumuzda değişikliğe gittik.
Aynı panel konuşmasında Yener Aksu benim süreç içinde etik olmayan bir tutumla tiyatroları aradığımı söylüyor. “Özgür’ün tüm eleştirilerinin ötesinde bizi üzen, çeşitli grupları arayarak festivale katılmamaları yolunda bir kamuoyu oluşturmaya çalışmasıdır. Açıkçası bu davranışı etik bulmadığımızı belirtmek istiyorum.” (http://www.iatpweb.org/headline.asp?act=view&hid=196)
Ben bunu duyduğumda tekrar aradım Yener Aksu’yu.( Çekilme yazımı yazmadan ve ödül verilmeden de aradığım gibi.) Ve söylemeye çalıştım, bir tek tiyatroyla bile görüşmediğimi. Festivalle özel problemler dışında derdim olmadığını. Telefonu kapandı.
Yani ortada Yener Aksu’nun söylediği gibi bir şey de yok.
Gerçi böyle bir durumda tiyatrolarla görüşme yapsaydım da yanlış yapmış, etik bir hataya düşmüş olmazdım. Çünkü bize göre rezaletin teşhiridir.
Biz çekilme ve tepki konusundaki düşüncelerimizin arkasındayız.
Kara bulutlar gerçeğin yüzünü örtmek için yollansa da, güneşin aydınlığı elbet hakikati açığa çıkaracaktır.
5 OCAK 2009
ÖZGÜR BAŞKAYA
ÖZGÜR TİYATRO
25 Temmuz 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder