MERHABA MUHALEFET............
Ne güzel bir söz değil mi MERHABA......
Yarin yanağından gayrı her yerde,her şeyde hep beraber diyebilmek için merhaba....
Şeyhim Bedreddinin 600 yıl önce öngördüğü ışıltıları hatırlayarak merhaba demek..Deryanın uyanacağına inanarak....
Kültürel yozlaşma ve dibe vuruş;sanatçı deontolojisi sürecindeki rezalet,velhasıl etiğin ayaklar altına alınması yeni çıkarılan ve yılların birikimlerinin maalesef alet olduğu programlarla sürdürülmektedir....
ANADOLU; bizansı ve ankara dükalığını insani edimleriyle altedecektir...Gördüğüm kadarıyla Adana bu işte de önderlerdendir...Yaşar Kemal,Yılmaz Güney vb..hatırlanmalıdır...
Kıytırık, insanın düşünmesini engellemeye çalışan, ahmaklaşma kültürünün dayatıldığı programlarda ,yıllarca verdikleri emeği yok sayıp üç kuruş için satan,zavallı demeğe dilin varmadığı;halkın önünde acınacak durumda olan; Niye yaşıyorum? Hayatımın anlamı ne? soruları yerine ; Nasıl daha çok para kazanırım? diye soran büyük YETENEKLERin aslında öneminin olmadığı,ahlakla estetiğin at başı gitmesi gerektiği gerçeği gözler önündedir.....
Ağlanacak haldedir Türkiye Tiyatrosu ve versiyonu sayılması dayatılan yan meslekler...
Kamu yönetimi yasa tasarısını Türkiye halklarına ve onun kazanımlarına vurulmuş bir darbe olarak nitelemeyip sadece kendi kurumlarını ve sırtlarını pek tutmaya çalışanlar doğru yoldamıdırlar?.Hiçbir toplumsal muhalif tavır-eyleme katılmayıp,destek olmayıp şimdi süreci ayyuka çıkaranlar görmeleri gereken gerçeğin umarım farkına varmaya başlamışlardır...
Topyekün kuşatma altındayız...Özel tiyatroları bitirmek için (bitirmek kapatmak anlamına gelmez, muhalif kimliği yok etmektir bitirmek..) devlet desteği adı altında manipülasyon süreci yaşanmaktadır...Ve buna yardakçı tiyatrolar gözler önündedir...Desteği,domuzdan kıl koparmak,olarak görmek yerine varlık sebebi olarak yaşayanlar gözler önündedir...Maalesef gözler önündedir...
Halbuki işine gelirse oynatan işine gelmezse yasaklayan, A kentinde oynatanda T kentinde yasaklayan bir devletle karşı karşıyayız...Ama kimsenin ağzını açtığı yok..Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşünsel rezaleti...
“serez çarşısı dilsiz,serez çarşısı kör...”
Nerede sanatçının muhalif kimliği? Nerede alın terine verilen saygı? Nerede meslek etiği....
Muhalefet sanatın-tiyatronun ruhundadır,olmalıdır...Politiktir sanat...Onu politikadan bağımsız tutmaya çalışanlar aslında politika yapmaktadırlar,elbette kendi çıkarları için....
Eskiden “12 eylül öncesine dönmek istemiyoruz.” gibi kalıplaşmış bir cümle vardı....Herkes terörize olmuş durumu istemiyordu aslında...Yoksa muhalif tiyatroyu,sanatı değil....
Şimdi 12 eylül, 12 mart öncesine dönmemiz gerektiğine inanıyorum...Elbette diyalektiği unutmadan..sanat için, tiyatro için...
Sanatçı olduğu varsayılan-varsaydırılan tiyatro yapıcılarına sesleniyoruz: “TİTREYİN VE KENDİNİZE GELİN..” Gelmiyorsanız tarihin çöplüğünde bile yer bulamayacaksınız..Tarih bilin ki affetmeyecektir.....
Bize gelince...Daha çok çalışmalıyız...Çehov’un 100 küsür yıl önce söylediği gibi.: “Bizi çalışmak kurtarır ancak..”
Kişiliğimizi , onurumuzu daha çok ortaya koymalıyız.. kültürel yozlaşmaya dur demek,tiyatro yapmak kadar önemlidir...Hatta şu anda ondanda önemlidir.....
Anadolu inanıyoruz ki Bedreddinin yolundan yürüyecektir....1400’lerde can uğruna destek bulan “eşitlik,kardeşlik,adalet” görüşleri kapımızdadır...İçeri davet etmek zorundayız..Başkada çaremiz insanlık adına bulunmamaktadır...
Çocuklarımız onurlu anne-babalar beklemektedir....
Özgür Tiyatro adına
ATÜK Başkanı
Özgür Başkaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder